Hasan Aycın ülkemizin en nadide sanatçılarından birisidir desek kimsenin itirazı olmaz. 3 Şubat 1978 tarihinde Yeni Devir’de ilk çizgisi yayınlandığında –ki nedereyse arkadaşlarının zoruyla çizgilerini yayınlamaya başladığı bilinir- yakın çevresindeki dostlarından, bugün çizdiği gazete ve dergi takipçilerine kadar herkesin ortak kanaati budur. Biriciktir, önünde giden yoktur, arkasından gelen olup olmadığı da meçhuldür. Adeta kendi izinde yürüyen bir sanatçıdır. Otuz sekiz yıla on üç albüm sığdırmış, çizgisine tesadüf eden ilgili ilgisiz herkesi bir anlığına etkisi altına almış, düşünmeye, anlamaya zorlamış bir sanatçıdan bahsediyoruz. Öte yandan bir çizgi ile karşılaşıp da kendimizi idrakin, düşünmenin eşiğinde bulan bizleri, okurları, tekil olarak çizgiyi takip eden izleyicileri bir kenara bırakıp da otuz sekiz yıldır kağıttan kalkmadan devam eden bu çizgiyi bütünlüklü olarak anlamaya çalıştığımızda karşımıza ne çıkar acaba? Cemal Şakar’ın yazdığı bir yazıdan hareketle, bunun devamını da getirmeliyim düşüncesiyle kaleme aldığı Hasan Aycın’ın Çizgi’si, bu sorunun cevabını vermeye çalışan bir kitap.
Kitap beş ana başlıktan oluşuyor. İlk ana başlık, Ali Emre tarafından kaleme alınan bir biyografi. Aycın’ın sıradışı çocukluğu, gençliği, çizgiyle tanışması anlatılıyor bu bölümde. Aycın’ın Müşahedat adlı kitabını okuyanlar için bir tadımlık, okumayanlar için ise büyük sanatçının dünyasına bir giriş denebilir bu bölüme. Hasan Aycın’ın çizgiyle tanışması, onu tercihi, icra ettiği sanatın kökleri de bir şairin gözünden okura aktarılıyor.
Kitabın diğer bir bölümü benim de yazının başlığında faydalandığım Kendi İzinde Yürümek. Kitabın diğer bölümleri gibi Cemal Şakar tarafından kaleme alınan bu bölüm, Hasan Aycın’ın çizgilerden müteşekkil dünyasını anlama ve izah çabasına giriş özelliği taşıyor. Gelenek ve modern ilişkisi perspektifinde kurulan bu bölümde Cemal Şakar çizgilerin hareket noktasına eğiliyor; iyi ve kötünün halleri ile fıtri insan, konunun ana çizgilerini oluşturuyor.
İnsan ve insan; İnsan ve tabiat; İnsan ve şehir kitabın diğer bölümleri.
Bu üç bölüm dikkate alınarak denebilir ki; Cemal Şakar çalışmasına başlarken Hasan Aycın’ın çizgi sanatını üç açıdan değerlendirmeye tabi tutabileceğine hükmetmiş. Bütün albümler taranarak ulaşılan bir hüküm bu. Çizgilerin katmanlar halinde farklı okumalara-izlemelere tabi tutulmasına da kapı aralayan bu hüküm ilk bakışta Hasan Aycın’ın çizgilerinin üç bölümde tasnif edildiği izlenimi veriyor. İnsan ve insan ilişkisini anlatan çizgiler. İnsan ve tabiat ilişkisine dair çizgiler. İnsan ve şehir ilişkisini resmeden çizgiler. Bir yere kadar doğru ama ötesi de var. Zaten otuz yılı aşkın bir dostluğun eşliğinde ortaya çıkan bu kitabın bir güçlü tarafı da bu. Aynı zamanda bu tasnif şüphesiz, Aycın çizgisinin meselelerini üç merkeze yerleştirdiği anlamı taşımıyor. Belki de Aycın çizgisinin tek bir meselesi var, o mesele insanın insanla, tabiatla ve şehirle ilişkisini aktaran çizgiler vesilesiyle hikaye ediliyor. Daha farklı tasnif etme çabaları ile bu hikayelerin artacağı muhakkak, öte yandan meselenin tek kalacağı da muhakkak. Belki de Hasan Aycın çizgisinin gücü burada. O meseleye dair bunca kısa bir yazıda bir iki kelam etmek pek de kolay değil, zira kitap farklı bölümlerinde yapılan tasnif ve tercihler eşliğinde hep bu meselenin etrafında dolanıyor. Ancak yine de bir şeyler söylemek gerekirse kitabın yazarı Cemal Şakar’ın ifadelerinden faydalanarak şu denebilir; “Karşındaki çıplak, yalın, basit bir insandır. Nasıl olur da bu insanın bütün insanları temsil ettiğini anlamaya çalışırsın.” O yalın insanın, yazarın deyişiyle fıtri insanın gözünden hayata bakmak, bazen içinde olup bakmak, bazen eşiğinde olup bakmak, bazen dışında olup bakmak ama şahit olmak anlamı taşıyor.
İnsan çoğunlukla güzel karşısında susar. Söz söylenecek zaman geldiğinde illa ki bir şeyler söyler o güzelliğe dair. Güzele güzel demek, güzeli takdir edebilecek yetkinliğe de talip olmak demektir zira. Güzeli anlamlandırmaya çalışarak takdir etme çabası, bizi yeni güzelliklere götürür. Şahsi kanaatim, Hasan Aycın’ın bunca iltifat görmesine, beğenilmesine, sanatının bunca hayranlık uyandırmasına karşın, pek de anlaşılmadığı yönünde. O hep çok güzel ifade ediyor, çizgileriyle ifade ediyor ve bunu harika yapıyor, -hep söylenen bu- ama Cemal Şakar’ın dikkat çektiği ilk noktaya baktığımız zaman, Aycın’ın çizgisindeki adam, fıtri insan, bütün çıplaklığıyla karşımızda, yani anlama ve hakikate dair her şey bütün çıplaklığıyla karşımızda. Hasan Aycın bizden çizgiyi değil, hakikati görmemizi talep ediyor. Bizse onun çizgisini beğenmekte ısrar ediyoruz. Cemal Şakar’ın Hasan Aycın Çizgisi’ni anlamaya kapı aralayan kitabı bu açıdan benim için çok kıymetli. Elbette dileğim bu kitabın bizleri ateşlemesi, bu büyük sanatçının çizgisine yakışacak yeni ve başka kitapların hazırlanması.